Çocuklarımızı yetiştirmeye çalışırken sürekli nasihatler vermeye, neler yapması gerektiğini söylemeye oldukça eğilimliyiz. Oysa çocuklar bizim söylediklerimizi yapmak yerine bizleri gözlemlerler ve gözlemledikleri arasından kendi kişilik yapısına, önceliklerine uygun olanlar arasından seçimler yaparlar. Çocuklar bizi dinlemezler, bizi gözlemlerler, zihinlerine kaydedecekleri fotoğraflar çekerler ve onu yaparlar, dediklerimizi değil, yaptıklarımızı yaparlar.
Kendimizi gözlemleyelim, ne yaptığımıza, ne söylediğimize, neye nasıl tepki verdiğimize dikkat edelim. Yaptıklarımızın bilincinde olalım. Çocuklar her şeyi kaydederler.
İyi bir ebeveyn mi olmak istiyorsunuz? Öncelikle kendinize zaman ayırın, kendinize zaman ayırmanız, kendinizi iyi hissetmeniz çocuğunuza da olumlu yönde yansımaktadır. Başkalarının beklediği gibi olmak için kendinizi baskı altında tutmayın, bunaltmayın. İdeal diye bir şey yoktur. Nasıl olmak istiyorsunuz? Kendinizi nasıl huzurlu ve doğal hissediyorsunuz? Bunlar daha önemlidir ve kendinizi iyi hissetmenize, evinizde olumlu bir atmosferin oluşmasına yardım eder. Gergin bir şekilde sürekli koşuşturup mutsuz olduğunuzu düşünmek yerine arada kendinizi mutlu edin, kendinize bakın; bu durum evinizdeki havayı da olumlu yönde değiştirecektir. Ulaşamayacağınız şeyleri hedefleyerek kendinizi de ailenizi de yıpratmayın. Çocuğunuzu yetiştirirken nasıl bir insan olduğunuz çok önemlidir. Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin, davranışlarınızın farkında olmanız, olumlu bulduğunuz ve olumsuz bulduğunuz yönleriniz konusunda farkındalık sahibi olmanız, gelişime açık olmanız çok önemlidir.
Bunların dışında çocuğun gerçek yaşam deneyimlerine ihtiyacı olduğu da unutulmamalıdır. Çocuğumuz matematik problemlerini çok iyi çözüyor, bilgisayarı anlama –tamir etme konusunda mükemmel olabilir. Ancak gerçek hayatta nasıl? Çocuklarımız sanal değil ya da iki boyutlu dünya olan kağıt-test-akademik çalışmalar üzerinde değil, üç boyutlu dünyada ne yapıyor? Esas buna bakmalıyız. Gerçek yaşama adapte olma, insanlarla sosyal bağlamda bir arada olma, farklı çeşitli yaş grubundan insanlarla sağlıklı sosyal ilişkiler kurmanın da önemli olduğunu unutmamalıyız. Birinci hedefimiz herkesi geçen, en başarılı, yarış atı çocuklar olmamalı, gerçek yaşamın ne olduğunu kavrayacak, yaşamın içinde yer alacak ve yaşamdan zevk alacak-katılacak çocuklar olmalıdır.
Çocuğumuza “sen bilmezsin, sen yapamazsın, doğruyu sen bulamazsın, sen kendin başaramazsın- senin yerine ben düşüneyim, karar vereyim, problemi ben çözeyim mesajı verirsek uçamayan, büyüdüğünde bile gerçek anlamda bağımsız bir yetişkin olamayan aileye bağımlı çocuklar yetiştiririz. “Ben yapamam, başkası yapsın, başkası karar versin” modunda bireyler yetiştiririz o zaman. Çocuklarımıza yardım ettiğimizi zannederken aslında gerçekte yardım isteyen bizleriz. Yalnız kalmaktan korkan, her şey olmaya çalışan bizler…
Çocuğumuzun bizim benzerimiz olmasını beklemek, bizimle aynı düşünce yapısı ve beklentilere sahip olacağını hayal etmek ya da bizim için çok önemli olanlara ulaşmasını, bizim hayallerimizi yaşamasını istemek hayal kırıklığıyla sonuçlanması kaçınılmaz durumlardır. Gerçek şudur ki çocuklarımız “biz” değildir, onlar farklı kişilerdir. Bizim temel görevimiz onlara yol göstermek, rehberlik etmek ve koşulsuz sevgi vermektir.
Yol göstermek, rehberlik etmek çocuğa sürekli “ders çalış” demek, sık sık benzer kelimeleri tekrar etmek, yönergeler sunmak, kafasında dırdır etmek değildir. Hele ergenlik söz konusuysa ne söylerseniz söyleyin sizi dinlemeyeceklerdir. Esas rehberlik seçenekler sunmak, olasılıkları değerlendirmesine fırsatlar sunmak ve kendi seçimi için serbest bırakmaktır. Rehberlik sağlıklıysa, seçimler de sağlıklı olacaktır. Rehberlik söz konusu değil sadece emir kipinde mırıldanma, şikâyet ve kızgın cümleler söz konusuysa, seçenekler belirgin değilse ya da sadece adı seçenekse, çocuk enine boyuna değerlendirme yapamıyor, sizinle tartışamıyor, kızacağınızdan korkuyorsa o zaman sağlıklı ve mantıklı seçimler söz konusu olmayacaktır. Hatta bazı durumlarda ortamdan kaçmak, ebeveynden uzaklaşmak, kendisine kızılmasını önlemek, yapmış gibi görünmek gibi durumlarla ilgili kaçış seçimleri ortaya çıkabilir ki bunlar son derece sağlıksız, çocuğu olumsuz etkileyen seçenekler oluşturulması anlamına gelecektir.
Koşulsuz sevgi ise çocuğu elde ettiği/edecekleri ya da davranışları için değil kendisi olduğu için sevmektir. Bir şey yapmak karşılığında sevgi alacağını düşünen çocuk asla gerçek sevginin tadını alamayacaktır.
Öncelikle her koşulda onu sevdiğimizi ve yüreğimizle arkasında olduğumuzu, seçimlerinde arkasında olduğumuzu hissetmesini sağlamalıyız.
Tüm bunların dışında şunu da bilmeliyiz ki çocuklar sadece bizi gözlemlemezler, tüm dünyayı gözlemlerler. Televizyonda izledikleri, arkadaşları, öğretmenleri, izlediği videolar, içinde bulunduğu dönemin ve toplumsal yapının getirdiği beklentiler, bunların hepsi çocuğun şekillenmesinde rol oynar yani çocuğumuzu sadece biz şekillendirmeyiz. Bu nedenle her şeyi kontrol etmeye çalışmak gerçekten problemdir. Hem bizi hem de çevremizdekileri yorar. Evdeki sevgi dolu atmosfer çocuğun iyi yetişmesi için önemlidir ancak bunun yine de her şeyi tek başına çözeceğini söyleyemeyiz. Çevrede çocuğu etkileyen çok sayıda faktör söz konusudur. Her şeyi kontrol edemezsiniz, dolayısıyla da her zaman her şeyin istediğimiz şekilde olacağını da söyleyemeyiz. Tüm yapmamız gereken ve bizim sorumlu olduğumuz; elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmaktır.
(24.03.2019- Gelişimin Gücü Blogspotta yayınlanmıştır)
…………..