Bu haftaki konumuz duygusal dalgalanmalar… Hepimiz kendimizi her zaman mutlu, dinç ve enerjik hissetmek isteriz. Oysa bazen hiçbir şey yapmak istemediğimiz, duygusal olarak hüzünlü ruh haline de bürünebilmekteyiz. Böyle bir durumda olduğumuzda şunu bilmeliyiz: Eğer yaşadığımız ciddi bir hastalık, depresyon gibi bir durumdan kaynaklanmıyorsa, bu her bireyin zaman zaman yaşadığı bir durumdur. Önemli olan durumun kendisinden çok, bu durum karşısında bizim neler yaptığımız, kendimizi rahatlatmak için ne tür çözümler ürettiğimizdir. Evde herkese bağırıp çağırıyor muyuz? soluğu mutfakta alıp bulduğumuz her şeyi yiyor muyuz? Kendimizi diğerlerinden soyutlamayı mı seçiyoruz? Her şeyden şikayet etmeye mi başlıyoruz? yoksa yürüyüş yapmak, doğada zaman geçirmek, bitkilerle/hayvanlarla ilgilenmek, başkalarıyla paylaşarak kendimizi mutlu hissedeceğimiz etkinliklere yönelmek gibi daha yapıcı çözümler mi üretiyoruz. Ne yapıyoruz?
Her şeyden önce yaşadığımız duygu durumu kabullenmemiz gerekir. “Evet şu an kendimi biraz keyifsiz/ aksi/ gergin/ mutsuz hissediyorum,” diyebilmeliyiz. Peki bunun perde arkasında ne olabilir? Buradan yola çıkarak daha net ve yapıcı çözümler üzerinde düşünebiliriz.
Kısa süre önce yaşadığımız bir olayın etkisi söz konusu olabilir mi? O zaman bunun üzerinde değerlendirme yaparak, kendimizi daha rahat ve huzurlu hissedebilmek adına neler yapabileceğimize ilişkin planlamalar yapmamız gerekecektir.
Aşırı yorgunluk; tahammülsüzlük ve olumsuz ruh halini beraberinde getirebilmektedir. Bu durumda kendimizi zorlayarak daha da gerginleşmek yerine, nasıl kısa bir mola verebileceğimiz, biraz dinlenmek için nasıl bir planlama yapabileceğimiz, kendimizi dinlendirmek için mevcut koşullara uygun olarak nasıl alternatifler üretebileceğimiz üzerinde düşünmemiz ve yerinde/doğru bir şekilde uygulamaya geçmemiz bizi rahatlatacaktır.
Bazen de mutlu olmak için sürekli yeni bir istek ortaya koyduğumuzu, elde edemeyince de üzüldüğümüzü keşfedebiliriz. Bazıları için bu durum süreklilik gösterebilmektedir. Örneğin istediği terfiyi alamamak, çocuğunun komşunun kızından daha zayıf notlar alması, istediği ayakkabıya sahip olamamak, her istediğini elde edememek kişide sıkıntılı bir duygu duruma sebep olabilmektedir. Oysa her istediğimizi elde etmek de bir doyumsuzluk hali ve sıkıntılı bir ruh haline sebebiyet vermektedir, çünkü bu sefer de ortada ilerlemek için bir amaç, bir hedef kalmamaktadır. Mutlu olma durumunun şartlara bağlanması da sık yaşanabilecek bir iç sıkıntısına neden olabilmektedir. Huzurun içten geldiğinin, belli ailevi-sağlık-özel koşullar gibi standartların bizi etkilemekle birlikte; mutlu hissetme durumunun sadece elde etmeye/sahip olmaya yönelik dışsal faktörlere dayandırılmaması gerektiğinin bilincinde olmalıyız.
Bazı durumlarda da vücutta salgılanan bazı hormonlar insanın ruh halini etkileyebilmektedir. Örneğin araştırmalar seretonin ve dopamin isimli iki hormonun ruh halimizi etkilediğini göstermektedir. Bu hormonlar yüksek olduğunda kendimizi iyi hissederiz. Yapılan bazı araştırmalar, sebze ve meyve tüketimini arttırmanın ruh halini iyileştirdiğine vurgu yapmaktadır. Zihin sağlığı testlerinde iyi puan almış bireylerin büyük çoğunluğu diyetlerinde ağırlıklı olarak sebze ve meyve tüketimine ağırlık verdiklerini ifade etmişlerdir. Bazı uzmanlar, bazı sebze ve meyvelerin beynin iyimserlikle ilgili kısımlarını etkileyen antioksidanlar içerdiğini belirtmektedir. Buradan yola çıkılarak sağlıklı ve bilinçli beslenmenin de kendimizi olumlu bir duygu durum içinde hissetmemiz üzerinde pozitif etkileri olduğu söylenebilir.
Tüm bunlarla birlikte şunun da bilincinde olmalıyız: Yaşanan birçok güçlük ve zorluk bizleri geliştirebilmektedir. Sürekli kolay ve her istenilenin elde edildiği bir yaşam tarzının bizi ne kadar geliştirebileceği meçhuldür. Bu nedenle güçlüklerin içimizdeki huzur duygusunu gölgelemesine izin vermemeliyiz.
Olumlu duygu durum üzerinde olumsuz etkileri bulunan farklı duygusal faktörler mevcuttur. Bunlar korku, stres, endişe, hüsran, öfke, üzüntü, güçlük dolu bir yaşam algısı ve duygulanımı ve yalnızlık duygusu olarak ifade edilebilir. Önümüzdeki haftalarda bu konular üzerinde duracağız. Bir sonraki haftaya görüşmek üzere….
(11.05.2019 Gelişimin Gücü Blogspotta yayınlanmıştır)
……………………………..